Dünyanın her yerinde Covid-19 salgını kapitalist barbarlığın boyutlarını gözler önüne serdi. Emekçi sınıfların varlığını ve toplumu değiştirebilme yeteneklerini reddeden bütün propaganda altüst oldu. Karl Marx “Her şey göründüğü gibi olsaydı, bilime gerek kalmazdı” sözüyle sömürünün ve eşitsizliğin kapitalist üretim şekli içindeki gizli doğasına işaret ediyordu. Artık her şey çok açık. Bugün toplumu ayakta tutan hiçbir koruyucu önlem alınmadan salgının ortasına bırakılanlar; sağlık, gıda, lojistik, nakliye gibi sektörler başta olmak üzere geniş ölçekte emekçi sınıflardan başkası değil. Yüzyıllar içerisinde bütün bir insan toplumunu ve doğayı sermaye birikimi için tüketen kapitalizmin barbarlığı bugün Covid-19 salgınıyla en çıplak şekilde gözler önüne serildi.
Yıllarca dünyaya örnek gösterilen Batı kapitalizmi salgını toplumsal olarak en ağır bedellerle geçiriyor. ABD’den, İngiltere’ye, Fransa’dan İtalya’ya salgın gelişmiş kapitalist ülkelerin ve temsil ettikleri “Batı demokrasilerinin” çöküşünü gösteriyor. Sistem ve üretim olağan akışına sahipken demokrasi makyajıyla süsledikleri sömürü düzeni bugün her yerde sorgulanıyor. Sağlık sisteminin pek çok ülkede kamusal sağlık hizmetlerinin ticarileştirilerek özelleştirilmesi sağlık personeli sayısında dramatik bir düşüşe ve altyapının zayıflamasına neden oldu. Bu durum, ekonomik, sosyal ve halk sağlığı boyutlarıyla önemli bir tarihsel dönüm noktası olan 1929 buhranıyla karşılaştırılan bir krize neden oldu.
Neoliberalizmin küresel çapta yıkımı 2008 krizinden bugüne tartışıldı. 2020 için zaten var olan resesyon beklentileri salgının üretim, arz ve talepteki ani düşmesiyle birleşince “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” cümlesini kapitalizmin simge kurumları ve temsilcileri kuruyor. Son 150 yılın en büyük resesyonu olarak nitelendirilen Covid-19 krizi daha şimdiden milyonların işsizliğe ve açlığa mahkûm edileceğini gösterdi bile. Küresel ekonomide büyüme hızı yüzde 2,5 olduğunda resesyona girildiğini varsayan IMF bu kez 2020 yılında yüzde 3 daralma bekliyor. ABD ve AB’de işsizlik rakamlarının %10’un üzerine çıkması tahminleri şimdiden aşılmış durumda.
Dünya çapında ilan edilen bütün ekonomi kurtarma paketleri, IMF’nin borç erteleme ve yapılandırmaları küresel krizi kapitalistler lehine aşma ve sistemi yıkımdan kurtarma çabalarını gösteriyor. Milyarlarca emekçi işten çıkarılarak, zorla ücretsiz izne yollanarak korkunç bir ikileme terk edildi: çalış ve enfekte ol ya da evde kal, aç kal.
Üstelik ülkelerin tarihsel eşitsiz koşulları hesaba katılınca Afrika, Asya ve Latin Amerika’da yoksulluğun, açlığın pençesine düşmüş milyonlarca insan koruyucu sağlık önlemlerini dert etmek bir yana çalışmadan nasıl hayatta kalabileceğini kara kara düşünüyor. Ülkeden ülkeye ağırlaşan koşullar ülkelerin içindeki yoksul-zengin ayrımını da sadece sağlık hizmetlerine erişim anlamında değil bütün sosyal haklardan yararlanma ölçütünde açığa vuruyor. Zenginseniz, COVID-19’a yakalansanız da özel hastanelerde en iyi sağlık hizmetinden faydalanabiliyor, okulların kapalı olduğu bu dönemde bile çocuklarınıza nitelikli eğitim alma şartlarını sağlayabiliyorsunuz. Ezilenler için durum daha da vahim; sınırlarda ölüme terk edilen mülteciler, bulundukları ülkelerde en kötü ve ağır, güvencesiz, sigortasız işlerde çalışmaya mahkûm olanlar ölüm kalım savaşının ortasında çoktan unutulmuş durumda.
Kadınlara Karşı Daha Fazla Baskı, Daha Fazla Sosyo-Çevresel Yıkım
Dünya genelinde emekçi kadınlara yönelik çifte baskı ve farklı toplumsal cinsiyetlere yönelik gelişen şiddeti biçimleri pandemi ve kapitalist krizle katlanmaktadır. Evin yükü ağırlaşırken ve genç emekçi kadınlar arasında işsizlik arıyor. Sermaye, bu geniş sosyal kesime karşı saldırısını yoğunlaştırıyor ve biz sosyalistler, bu durumu reddettiğimize dikkat çekiyor ve mücadele etmek için güçlerimizi örgütlüyoruz.
Aynı zamanda, doğanın yıkımı, kapitalist üretim tarzına, onun temel birikim yasalarına, aşırı üretime ve yapay bir aşırı tüketimin teşvikine özgüdür. Covid-19 virüsünün yayılmasının başlamasında (daha önceki durumlarda olduğu gibi), ekosistemlerin ve hayvan türlerinin kar için yok edilmesinin insan sağlığı ve doğa üzerindeki yakıcı sonuçları etkilidir. Bununla birlikte, ekonominin felci nedeniyle dünyanın farklı bölgelerindeki kirliliğin geçici olarak azalması görüntülerinin ötesinde gerçek şu ki; pandemiden sonra dünya burjuvazisinin yönelimi, üretim maliyetlerini azaltma arayışının bir parçası olarak ekolojik saldırganlığa devam etmek olacaktır. Bazı bölgelerde, mega madencilik, fracking ve tarım endüstrisinin çevre talan planları, şirketlerin gündeminin temel bir parçasıdır. Bunu gündem, doğa ile kurulacak sürdürülebilir bir ilişkinin kurulması programının yükseltilmesi bağlamında devrimci sosyalistler için önemli bir göreve işaret etmektedir.
Kapitalist uygarlığın, bütün kurumları ve ideolojik hegemonyasıyla çöktüğü bu günlerden çıkmak için bir projesi yok. Ama durumun vahametiyle emekçi sınıflar, gençlik ve ezilenlerin öfkesinin isyana dönüşmemesi için ellerinden geleni yapacaklardır. Lübnan’da emekçiler “açlıktan öleceğimize virüsten ölürüz” diyerek sınıfsal taleplerle sokağa çıkma yasağını deldiler. Bu örneklerin salgın sürecinin uzamasıyla ve asıl olarak da salgın sonrasında dünyanın her yerine yayılmasını bekleyebiliriz.
Salgına karşı koruma önlemlerinin toplum nezdinde meşruiyetini kullanarak olağanüstü önlemler almak iktidarların Pandemi karşısındaki gösterdiği fırsatçılığın başında geliyor. Filipinler’den Macaristan’a, Kamboçya’dan Azerbaycan’a, İsrail’den Ürdün’e, İngiltere’den Amerika’ya ve Şili’ye varana kadar yönetimler, kanun gücünde kararnamelerle yönetmelerine olanak verecek olağanüstü ve denetimsiz yetkileri, parlamentoyu kullanarak kendilerine, sonu belirsiz süreler için veriyorlar.
Ezilen halklar üzerindeki baskı ve katliam politikaları Filistin, Kürdistan ve Keşmir’deki salgın krizini derinleştiriyor. Filistin, Kürdistan ve Keşmir’deki devlet vahşeti ve baskısını kınıyoruz. Devrimci gençlik örgütleri olarak, her zaman ezilen insanların özgürlüğü ve talepleri için mücadele edeceğiz.
Türkiye’de ve Şili’de darbe suçluları, sağcı çete liderleri, tecavüzcüler siyasi afla salıverilirken muhalifler, isyana katılan devrimciler, gazeteciler hapishanelerde ölüme terk ediliyor. Salgın sonrası emekçi ve genç kitlelerin açığa çıkacak sistem karşıtı enerjisine karşı hazırlık yaptıklarını söylemek abartı olmaz. Trump destekli faşistler ABD’nin birçok eyaletinde organize eylemlerle sokaklara döküldüler bile.
İşsizlik ve Emeğin Güvencesizliği
2019 yılı boyunca bir dizi ülkede gerçekleşen isyanların en önemli sebeplerinden biri küresel boyutlarıyla işsiz ve niteliksiz işlere mahkum edilen genç kitlelerdi. ILO daha şimdiden küresel ölçekte 195 milyon yeni işsizliğin açığa çıkacağını açıkladı. ABD’de son 1 ayda 22 milyonun üzerinde insan işsizlik maaşına başvurdu. Rakamlar, özellikle gençlik içinde daha da yakıcı. 2008 krizi sonrası daha da yaygınlaşan; “Platfom ekonomisi” “uzaktan çalışma” gibi isimler altında pazarlanan güvencesiz iş biçimleri işten atmaları kolaylaştırdı. Bu eğilim salgın sonrasında da emekçiler ve gençler için dayanılması mümkün olmayan bir yıkım yaratacaktır.
Eğitimde Eşitsizlik
Karantina ve sosyal mesafe önlemleri nedeniyle 188 ülkede 1,5 milyar öğrenci okula gidemiyor. TV, radyo ve internet üzerinden yapılan yayınlarla eğitime devam ediliyor. Fakat sağlık gibi eğitim sistemi de kamusal bir hak olmasına rağmen dünyanın her yerinde yoksul emekçi çocukları bu haktan mahrum kalmış durumda. Gelişmiş kapitalist ülkelerde ve gelişmekte olan ülkelerde toplumun geniş kesimleri internet erişimine sahipken en yoksul emekçi ailelerin böyle bir şansı yok. Hele Asya’nın ve Sahra Altı Afrika’nın yoksul ülkelerini düşündüğümüzde bırakın interneti, televizyonu günde birkaç saat elektrik kesintisiyle ve temiz su imkanlarından yoksun yaşamak zorunda olan milyonlarca insan var.
Bilim Tarafsız Olamaz!
Salgının etkisiyle bilimsel göstergelerin ışığında düzenlemelerin yapılması ve bilimin işaret ettiği tehlikelere göre uluslararası bir iş birliği ve koordinasyonla krizlerin atlatılması söylemini sıkça duyuyoruz. Hatta bu süreçte teknokrat yönetimlerle normale dönüş önerileri dahi yükseltiliyor. Kapitalizm insanlığın bütün düşünsel birikimini kendi çıkarı için dönüşüme uğrattı. Üniversiteler, enstitüler, araştırma merkezleri sadece kar odaklı meslek anlayışına hapsedildi. Bu dönüşüm, özellikle biz genç insanların sistem karşıtı, sorgulayan fikirlere ulaşamaması için yapılan bu dönüşüm bilimin de doğanın ve insan toplumunun çıkarına kullanılmasına engel oluşturuyor.
Bu mantığın en ileri ifadesi olan büyük ilaç şirketleri ve laboratuvarları, önleyici sağlık alanlarına araştırmalarına yatırım yapmamakta çünkü bu şirketler, hastalıkların çoğalmasından kar sağlamaktadır. Dolayısıyla, şimdi birbirleriyle işbirliği yapmadan COVID-19 aşısı için çılgın bir yarış içindeler, bu nedenle aşının bulunması çabasının ilerleme kaydetmesi engelleniyor ve bilgi, rekabet konusu olduğundan gizleniyor. Devletler, 2008 kemer sıkma politikalarıyla ve banka kurtarma politikalarına dayalı olarak tüm bilimsel araştırma alanlarının finansmanını yok ettiler. Egemen sınıflar, var olan dinamikler kârlarına zarar vermediği sürece bunları asla sorgulamıyor: ekolojik yıkımı veya eşitsizliği asla umursamıyorlar.
Bu nedenle özel mülkiyetin olmadığı; bilimin, çoğunluğu hizmetinde olduğu doğa ile uyumlu başka bir toplumsal modele ihtiyacımız var.
Müdahale Etmeden Değiştiremezsin; ÖRGÜTLEN!
Tüm bu nedenlerle kapitalizmi reforme ederek daha yaşanılabilir bir dünya kurmanın mümkün olmadığını sadece bilmiyor hep birlikte deneyimliyoruz. Sistem ne kadar büyük krizlere boğulsa da emekçilerin, ezilenlerin ve gençliğin dünya çapında örgütlü mücadelesi ve müdahalesi olmadan değişmesi mümkün olmaz. Bugünden başlayarak hem salgın karşısında taleplerimizi gerçekleştirmek için hem de emekçi ve ezilenlerin iktidarını kurmak için örgütlenmeliyiz. Yıllar içinde biten, kapitalizmi “tarihin sonu” ilan edenler oldu. Oysa sosyalizmin insanlığı umutla ve cesaretle saran fikirleri onlarca yıldır her türlü karalamaya ve çarpıtmaya rağmen dimdik ayakta! Bu fikirlerin maddi bir güç haline gelebilmesi için kitlelerle buluşması şart.
Talepler
Bizler dünyanın dört bir yanından devrimci gençlik örgütleri olarak bu süreçte yükseltilmesi gereken taleplerimizi bildiriyoruz.
- Zorunlu alanlar dışında üretim durdurulsun emekçilere ücretli izin verilsin. Bunun yanında tüm üretim süreçleri acil ihtiyaçların karşılanması için gereken malların üretilmesi için merkezi olarak ve işçilerin kontrolü altında yeniden örgütlenmelidir.
- Sağlık çalışanlarına ve zorunlu çalışmanın olduğu alanlarda emekçilerin tamamına kişisel koruma materyalleri sağlansın.
- Göstermelik değil, yaygın test uygulamasına derhal geçilsin!
- Bütün hastaneler kamulaştırılsın, sağlık hizmeti herkese eşit ve nitelikli şekilde ulaştırılsın. Birleştirilmiş sağlık sistemi, emekçilerin merkezi istihdamı, işçilerin ve hastaların sosyal kontrolü altında kapasite artırımı sağlansın.
- Eğitim kamusal ve bedava olmalıdır. Eğitim sistemindeki çarpıklıkların giderilmesi için özel okul – devlet okulu ayrımına son verilsin.
- Teknolojik araçlardan yoksun olan milyonlarca öğrencinin online eğitimlerde anlatılanlardan sorumlu tutulması ve öğrenmiş sayılması kabul edilemez. Online eğitim devam ettiği sürece öğrencilere gerekli tüm ekipman devletler tarafından sağlanmalıdır.
- İşsizlere, sigortasız ve güvencesiz çalışanlara maaş desteği yapılsın. Pandemi süresince kira ödemeleri durdurulsun, hizmetler bedava olsun.
- Mültecilere insanca yaşayabilecekleri temiz su ve gıda olanakları sağlansın.
- Güvencesiz çalışmaya son. Herkese iş sağlamak üzere çalışma saatleri düşürülsün. Haftanın 5 günü 6 saatlik çalışma ve yaşam maliyeti denkliğinde bir ücret. Yaşamak için çalışmak: herkese boş zaman!
- Her türden cinsel şiddete son! Şiddet kurbanları için devlet ödeneğinden acil bütçe ve sığınma evleri sağlansın. Pandemi süresince yaşlı, hasta ve çocuk bakımı için özel bir bütçe oluşturularak bakım işleri kamusallaştırılmalıdır.
- Doğayı yok eden ve kirleten tüm enstüstriyel faaliyetler yasaklanmalıdır. Bu süreçten etkilenecek olan tüm üretim ve emek süreçleri yeniden örgütlenerek garanti altına alınmalıdır.
- Bedava internet sağlanmalı, sınırsız internet bir sosyal hak olmalıdır.
- Yoksul ülkelerin dış borçları ödememesine dayanan Özel Acil Bütçe yapılmalı; bankalara ve şirketlere yüksek oranlı servet vergisi getirilmelidir.
- ABD’nin İran, Küba ve Venezuela’ya uyguladığı ambargo kaldırılsın.
Tüm bu taleplerin gerçekleşmesi için yeniden meydanları, alanları dolduracağımız günlere devrimci örgütlerimizin inşa ederek hazırlanmalıyız. Daha önce hiç yönetmemiş olanların iktidarı için ve emekçilerin en geniş demokrasisi ile sosyalist bir dönüşüm için hazır olmalıyız!
İmzacı olan devrimci gençlik örgütleri:
Arjantin
Juventud Socialista / MST –FIT Unidad
Inconciente Colectivo
Tesis XI
Alternativa Estudiantil
Rebelión Secundaria
La Marea – Indignados
La Célula
Revolución Universitaria
Nueva Izquierda Universitaria
Rebelión Terciario
Alternativa Universitaria
Şili
Movimiento Anticapitalista
Kolombiya
Impulso Colectivo
Nikaragua
Alternativa Anticapitalista
Pakistan
Revolutionary Students Front (RSF)
Jammu Kashmir National Student Federation (JKNSF)
Unemployed Youth Movement (BNT)
Paraguay
Alternativa Socialista
İspanya
Socialismo y Libertad – SOL
Türkiye
Marksist Fikir Toplulukları (MFT)
Devrimci Sosyalist Liseliler (DSL)