Korona değil, Kapitalizm Öldürür!

0

Kapitalizmin Bataklığını Birlikte Kurutalım

Sosyalist bir Dünya için ÖRGÜTLEN!

Dünyanın her yerinde Covid-19 salgını kapitalist barbarlığın boyutlarını gözler önüne serdi. Emekçi sınıfların varlığını ve toplumu değiştirebilme yeteneklerini reddeden bütün propaganda altüst oldu. Karl Marx “Her şey göründüğü gibi olsaydı, bilime gerek kalmazdı” sözüyle sömürünün ve eşitsizliğin kapitalist üretim şekli içindeki gizli doğasına işaret ediyordu. Artık her şey çok açık. Bugün toplumu ayakta tutan hiçbir koruyucu önlem alınmadan salgının ortasına bırakılan sağlık, gıda, lojistik, nakliye gibi sektörler başta olmak üzere geniş ölçekte emekçi sınıflardan başkası değil. Yüzyıllar içerisinde bütün bir insan toplumunu ve doğayı sermaye birikimi için tüketen kapitalizmin barbarlığı bugün Covid-19 salgınıyla en çıplak şekilde gözler önüne serildi.

Yıllarca dünyaya örnek gösterilen Batı kapitalizmi salgını toplumsal olarak en ağır bedellerle geçiriyor. ABD’den, İngiltere’ye, Fransa’dan İtalya’ya salgın gelişmiş kapitalist ülkelerin ve temsil ettikleri “Batı demokrasilerinin” çöküşünü gösteriyor. Sistem ve üretim olağan akışına sahipken demokrasi makyajıyla süsledikleri sömürü düzeni bugün her yerde sorgulanıyor. Sağlık sisteminin küresel anlamda özelleştirilmesi, ülkelerde kişi başına düşen doktor ve yatak sayılarının yıllar içerisindeki dramatik düşüşü salgını sadece 1 ay içerisinde ekonomik ve sosyal anlamda 1929 buhranıyla karşılaştırılan bir seviyede küresel bir krize dönüştürdü.

Neoliberalizmin küresel çapta yıkımı 2008 krizinden bugüne tartışılırken, 2020 için zaten var olan resesyon beklentileri salgının yarattığı üretim kesintileriyle, arz-talep gerilemeleriyle artık “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” cümlesini kapitalizmin simge kurumları ve temsilcilerine kurduruyor. Son 150 yılın en büyük resesyonu olarak nitelendirilen Covid-19 krizi daha şimdiden milyonların işsizliğe ve açlığa mahkûm edileceğini gösterdi bile. Küresel ekonomide büyüme hızı yüzde 2,5 olduğunda resesyona girildiğini varsayan IMF bu kez 2020 yılında yüzde 3 daralma bekliyor. ABD ve AB’de işsizlik rakamlarının %10’un üzerine çıkması tahminleri şimdiden aşılmış durumda.

Dünya çapında ilan edilen bütün ekonomi kurtarma paketleri, IMF’nin borç erteleme ve yapılandırmaları küresel krizi kapitalistler lehine aşma ve sistemi yıkımdan kurtarma çabalarını gösteriyor. Milyarlarca emekçi işten çıkarılarak, zorla ücretsiz izne yollanarak ya da hükümetlerin “sadaka” niyetine yaptığı yardımlarla salgın ya da açlık ikilemine terk edildi.

Üstelik ülkelerin tarihsel eşitsiz koşulları hesaba katılınca Afrika ve Asya’da yoksulluğun, açlığın pençesine düşmüş milyonlarca insan koruyucu sağlık önlemlerini dert etmek bir yana çalışmadan nasıl hayatta kalabileceğini kara kara düşünüyor. Ülkeden ülkeye ağırlaşan koşullar ülkelerin içindeki yoksul-zengin ayrımını da sadece sağlık hizmetlerine erişim anlamında değil bütün sosyal haklardan yararlanma ölçütünde açığa vuruyor. Zenginseniz hastalığa yakalansanız da özel hastanelerde en iyi sağlık hizmetinden faydalanabiliyor, okulların kapalı olduğu bu dönemde çocuklarınıza nitelikli eğitim alma şartlarını sağlayabiliyorsunuz.

Ezilenler için durum daha da vahim; sınırlarda ölüme terk edilen mülteciler, bulundukları ülkelerde en kötü ve ağır, güvencesiz, sigortasız işlerde çalışmaya mahkûm olanlar ölüm kalım savaşının ortasında çoktan unutulmuş durumda. Sadece ABD’de salgın nedeniyle ölümlerin %70’inin Latin ve siyahlardan oluştuğunu biliyoruz.

 Kapitalist uygarlığın, bütün kurumları ve ideolojik hegemonyasıyla çöktüğü bu günlerden çıkmak için bir projesi yok. Ama durumun vahametiyle emekçi sınıflar, gençlik ve ezilenlerin öfkesinin isyana dönüşmemesi için elinden geleni yapacaktır.

Salgını karşı koruma önlemlerinin toplum önünde meşruiyetini kullanarak olağanüstü önlemler almak bunun başında geliyor. Filipinler’den Macaristan’a, Kamboçya’dan Azerbaycan’a, İsrail’den Ürdün’e, İngiltere’den Amerika’ya ve Şili’ye varana kadar yönetimler, parlamentoyu kullanarak kendilerine, kanun gücünde kararnamelerle yönetmelerine olanak verecek olağanüstü ve denetimsiz yetkileri sonu belirsiz süreler için veriyorlar. Türkiye’de ve Şili’de darbe suçluları, sağcı çete liderleri, tecavüzcüler siyasi afla salıverilirken muhalifler, isyana katılan devrimciler, gazeteciler hapishanelerde ölüme terk ediliyor. Salgın sonrası emekçi ve genç kitlelerin açığa çıkacak sistem karşıtı enerjisine karşı hazırlık yaptıklarını söylemek abartı olmaz. Trump destekli faşistler ABD’nin birçok eyaletinde organize eylemlerle sokaklara döküldüler bile.

İşsizlik:

2019 yılı boyunca bir dizi ülkede gerçekleşen isyanların en önemli sebeplerinden biri küresel boyutlarıyla işsiz ve çaresiz kitlelerdi. ILO daha şimdiden küresel ölçekte 195 milyon yeni işsizliğin açığa çıkacağını açıkladı. ABD’de son 1 ayda 22 milyonun üzerinde insan işsizlik maaşına başvurdu. Bu eğilim salgın sonrasında da emekçiler ve gençler için dayanılması mümkün olmayan bir yıkım yaratacaktır.

Eğitim’de Eşitsizlik

Karantina ve sosyal mesafe önlemleri nedeniyle 188 ülkede 1,5 milyar öğrenci okula gidemiyor. TV, radyo ve internet üzerinden yapılan yayınlarla eğitime devam ediliyor. Fakat sağlık gibi eğitim sistemi de kamusal bir hak olmasına rağmen dünyanın her yerinde yoksul emekçi çocukları bu haktan mahrum kalmış durumda. Gelişmiş kapitalist ülkelerde ve gelişmekte olan ülkelerde toplumun geniş kesimleri internet erişimine sahipken en yoksul emekçi ailelerin böyle bir şansı yok. Hele Asya’nın ve Sahra Altı Afrika’nın yoksul ülkelerini düşündüğümüzde bırakın interneti, TV’yi günde birkaç saat elektrik kesintisi ve temiz su imkanlarından yoksun yaşamak zorunda olan milyonlarca insan var.

Bilim Tarafsız Olamaz!

Salgının etkisiyle bilimsel göstergelerin ışığında düzenlemelerin yapılması ve bilimin işaret ettiği tehlikelere göre uluslararası bir iş birliği ve koordinasyonla krizlerin atlatılması söylemini sıkça duyuyoruz. Hatta bu süreçte teknokratik yönetimlerle normale dönüş önerileri dahi yükseltiliyor. Kapitalizm insanlığın bütün düşünsel birikimini kendi çıkarı için dönüşüme uğrattı. Üniversiteler, enstitüler, araştırma merkezleri sadece kar odaklı meslek edinme ve teknolojik donanım merkezli bir eğitim sürecine hapsedildi. Özellikle biz genç insanların sistem karşıtı, sorgulayan fikirlere ulaşamaması için yapılan bu dönüşüm bilimin de doğanın ve insan toplumunun çıkarına kullanılmasına engel oluşturuyor. Kapitalizm tehdit altında olmadıkça ne ekolojik yıkım ne de eşitsizliklerin ayyuka çıkmış olması egemenlerin umurunda bile değil.

Müdahale Etmeden Değiştiremezsin; ÖRGÜTLEN!

Tüm bu nedenlerle kapitalizmi reforme ederek daha yaşanılabilir bir dünya kurmanın mümkün olmadığı sadece bilmiyor hep birlikte deneyimliyoruz. Sistem ne kadar büyük krizlere boğulsa da emekçilerin, ezilenlerin ve gençliğin dünya çapında örgütlü mücadelesi ve müdahalesi olmadan değişmesi mümkün olmaz. Bugünden hem salgın karşısında taleplerimizi gerçekleştirmek için hem de emekçi ve ezilenlerin iktidarını kurmak için örgütlenmeliyiz. Yıllar içinde biten, kapitalizmi “tarihin sonu” ilan edenler oldu. Oysa sosyalizmin insanlığı umutla ve cesaretle saran fikirleri onlarca yıldır her türlü karalamaya ve çarpıtmaya rağmen dimdik ayakta! Bu fikirlerin maddi bir güç haline gelebilmesi için kitlelerle buluşması şart.

No comments