Nevin Yıldırım her gün bu ülkede tacize, tecavüze maruz bırakılan ve hayatı karartılan kadınlardan sadece biri. 2012 senesinde sistematik tecavüzüne maruz kaldığı Nurettin Gider’i av tüfeğiyle vurarak öldürmüştü. 2012’den bu yana neredeyse her sene süren duruşmada 16 Mayıs günü Yargıtay’ın onaylamasıyla Nevin Yıldırım ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
2012’den beri devam eden dava süreci, çelişkiler, yalan tanıklıklar ve her defasında görmeye ne yazık ki şahit olduğumuz öneklerle dolu. Kadınları korumak failleri yargılamak yerine yenilerine cesaret veren indirimler herkesçe bilindiği gibi ceza değil teşvik görevi görüyor. Bu durumda Nevin Yıldırım örneğinde olduğu gibi kadınlar kendisini korumak zorunda kalıyor. Kadınların ve çocukların toplumun diğer yarısını oluşturduğu bir sosyal hayatın bu şekilde taciz, tecavüz, şiddet ve ölüm sarmalına mahkûm edilmesiyle çözümsüzlük ve umutsuzluk her yanı sarmaya başlıyor.
Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın tecavüz ve şiddetle karşı karşıya kalıyor. 2018 senesinde 440 kadın öldürüldü, öldürülen kadınların sadece %1’inde korumanın olması devletin bu konudaki tutumunu açıkça ortaya koyuyor. Kadınları ayrılmak istedikleri eşleriyle tekrar barıştırmaya çalışan, iş arayan kadına “Bak kocan çalışıyormuş ya işte.” diyen, kadınların toplumsal hayata katılmasının önünü tıkayan iktidarın politikaları; toplumda kadın düşmanlığını perçinliyor. AKP’nin katilleri ve istismarcıları koruduğu toplumsal muhafazakarlık anlayışı, kadın cinayetlerinin, taciz ve tecavüzün önünü açıyor. “Aile”yi koruma kisvesiyle şiddet gören kadınları “zorla barıştırma yöntemi” ise birbirini sevmeyen, birbirine katlanamayan en sonunda da şiddet ya da ölüm vakalarıyla sonuçlanan örnekleri oluşturuyor.
Kadın sorunu Türkiye toplumunun en yakıcı sorunlarından biri. Nevin Yıldırım gibi gün yüzüne çıkmamış pek çok örnek de mevcut. Ekonomik bağımsızlığa sahip olmadığı için yıllarca cehennem hayatı yaşayıp da evinin eşiğini aşamayan binlerce kadın var. Toplumsal muhafazakarlık AKP’nin ve patronlarının sömürü cehennemini baki kıldığı ölçüde giderek derinleşiyor. Kadınların nafaka hakkına dahi el konularak başına ne gelirse gelsin “kocasının dizinin dibinden ayrılmayan, doğurgan robotlar” yaratılmak isteniyor.
Peki Çözüm Nerede?
Tüm bunlara karşın yıllar içinde kadınların eşitlik mücadelesinin daha güçlü ve gür bir sesle ortaya çıktığı bir gerçek. Ama elbette sadece mağdurları sahiplenmek değil topyekûn kadınlarla erkeklerin eşit yaşayabildiği bir toplum hedeflemek zorundayız.
Nevin Yıldırım örneği bu açıdan önemli tartışmalar da içeriyor. Ortada açıkça tecavüze maruz kalıp çaresizce hayatı elinden çalınan ve ömrü boyunca parmaklıklar ardına mahkûm edilen bir kadın var. Sorunu köklerinden ele alıp ona yönelik bir çözüm önermediğimiz ve bu noktadan hareketle bir mücadele geliştirmediğimiz sürece aynı olayları yaşamaya devam ediyoruz. Kadınların ezilmesinden, muhafazakarlaşan toplumdan, kapitalizmin eşitsizliklerinden çıkarı olanlar nemalanıyor. O yüzden meseleyi kadın-erkek karşıtlığı üzerinden değil bütünlüklü bir şekilde sınıfsal zeminden ele almak zorundayız. Bunu önemle vurgulamamızın bir sebebi var. Çünkü sorunu sadece şiddete ya da taciz, tecavüze uğrayan kadınların cezayı kendisinin kesmesi ya da kadınların erkeklerden intikam alması şeklinde yorumlarsak çözümsüzlük orada başlıyor. Bugün Nevin Yıldırım üzerinden hem demokratik haklar anlamında kadınların eşitliği için, korunması, faillerin yargılanması için mücadele vermeli hem de kadınlara yaşam şansı tanımayan bu cehennemi ortadan kaldırmak için ideolojik bir netlik içinde olmalıyız.
No comments